07/12/2016
İlk defa Afrika’da gördüm onları. O kadar güzeldiler ki.. Kocaman cüssesinin altında sanki korkak bir çocuk var gibi, bizi görür görmez hırçınlaşmaya başlamışlardı. Hemen bebek fili aralarına alıp saklamaları çok tatlıydı.. Fakat Afrika’daki filler vahşi olduğu için yanlarına hiç yaklaşamamıştık, bu yüzden Tayland seyahatinin sabırsızlıkla beklediğim aktivitesiydi, fillerle geçireceğimiz zaman..
Tayland’a gitmeden önce uzun uzun bu konuyu araştırdım ve araştırdıklarım maalesef işin karanlık yüzünü de ortaya çıkardı. Tayland’ın simgesi olan bu hayvanlar, aynı zamanda en büyük turizm cazibesi. Chiang Mai ise, fil safarileri bakımından Tayland’ın en popüler yeri.
Burada onlarca fil kampı bulunuyor, bazıları da “riding camp” denilen fillerin sırtına binerek katıldığınız safariler. Fakat filleri sürülebilir noktaya getirmek için onlara vahşi bir eğitim uygulanıyor. Filler uysallaşana kadar sopayla dövülüp, sivri kancalar batırılarak işkence yapılıyor. Daha sonra da Pavlov’un köpekleri modunda kanca görünce başına gelenleri hatırlayıp, istenilenleri yapıyorlar ve zavallıcıklar, psikolojik olarak çöküyor. İnternette onlarca video var ama yüreğiniz elverirse aşağıdakine göz atabilir, ne demek istediğimi anlayabilirsiniz.
Chiang Mai’deki fil kamplarında iki farklı düşünce mevcut. “Riding Camp”ler ve “Elephant Care” kampları. Bir tarafta, filleri sürmek öne çıkarılırken, diğer tarafta daha etik bir turizm modeli ortaya çıkıyor. Aslında bir kampın ne kadar iyi niyetli olduğu, o kamptaki doğum oranından anlaşılıyormuş. Fillerde hamilelik 2 yıl sürdüğünden, psikolojisi bozulan ya da insanları taşımaktan yorgun düşen filler bebeklerini düşürebiliyormuş, çok ama çok üzücü 😦 Ayrıca, fillerin omurgası insanları taşımak için uygun olmadığı için, her gün saatlerce insanları taşıdıktan sonra omurgalarında ciddi hasarlar meydana gelebiliyormuş. Bir saatten ne olacak, kocaman hayvan diye düşünebilirsiniz, ama sadece siz bir saat sürerken, o zavallıcık bütün gün, bütün hafta insanları taşımaya devam ediyor. Sırf turistlere eğlence olsun diye kötü muamele görmeleri, neler yaşadıklarını görmek beni derinden etkiledi.
İşte bu yüzden, biz “Elephant Care” kamplarından birine katılmaya karar verdik. Bu kamplarda, “Riding Camp”lerden kurtarılan filler bulunuyor ve siz onlarla vakit geçirip, onlara muz yedirip, onlara dokunabilip, onlara banyo yaptırabiliyorsunuz 🙂 Tripadvisor yorumlarına da dayanarak, biz “Elephant Jungle Sanctuary”i (www.elephantjunglesanctuary.com) seçtik. 2014 yılında 1 kamp ve 3 fil ile başladıkları bu yola, şimdi 6 kamp ve 50 fille devam ediyorlar. Amaçları, mümkün olduğu kadar daha fazla file özgürlük ve iyi bir yaşam sağlamak, onları doğal yaşamları dışında herhangi bir aktiviteye zorlamamak. Fiyatlar ilk bakışta biraz yüksek gelebilir ama paranın daha çok filin kurtarılması ve fillerin beslenmesi için kullandığını anlayınca ve İstanbul’da bir akşam rakı-balık sofrasına vereceğiniz para ile bir ömür boyu unutamayacağınız bir deneyim elde edeceğinizi görünce, içinize siniyor.
Fikriniz olması açısından Chiang Mai’deki “no riding” felsefesini benimsemiş başka kampların listesini ve fiyatlarını da aşağıda listeliyorum.
Elephant Jungle Sanctuary : Half day visit : 1700 Baht/kişi, One day visit : 2400 Baht/kişi, http://www.elephantjunglesanctuary.com
Chiang Mai Elephant Sanctuary : Half day visit : 1500 Baht/kişi, One day visit : 2000 Baht/kişi, katechiangmai@hotmail.com
Chiang Mai Elephant Land : One day vist : 2300 Baht/kişi, chiangmaielephantland.com
Chor Chang Chiang Mai : Half day visit : 1700 Baht/kişi, One day visit : 2400 Baht/kişi, chorchangchiangmai@gmail.com
Elephant Jungle Sactuary:
Peki, Elephant Jungle Sanctuary’deki günümüz nasıl geçti? Biz, 1700 Baht/kişi’ye yarım günlük tur satın aldık ve bana sorarsanız, yarım gün hayli hayli yeterli oluyor.
Saat 11:30 gibi merkez ofiste buluşuyoruz ama arzu ederseniz konakladığınız adresten de alınabiliyorsunuz. Jeep’lerle yaklaşık 1,5 saat süren bir yolculukla, yemyeşil pirinç tarlaların arasından geçerek, kampa geliyoruz. Önce bize dağıtılan yerel “Karen” kabilesine ait kıyafetlerden giyiyoruz. Bize kampı, neden “Riding Camp”lara karşı olduklarını, filleri anlatıyorlar, derken koştura koştura anne , bebek fil yanımızdan geçip gidiyor 🙂 Biz de peşlerinden 🙂 Sepet sepet muz veriyorlar bize, biz de filleri besliyoruz, zaten muzu görünce hemen hortumlarını uzatıveriyorlar, hatta bir bir vereyim diye arkama sakladığım muzu bile bana çaktırmadan almaya çalışıyor çakal 🙂 ve hayatımda ilk defa bir file dokunuyorum, çok değişik bir his.. Nasıl anlatsam.. Sert bir derisi var ama yumuşak gibi de, özellikle hortumunun üzeri yumuşak, kafasındaki kıllar ise çok sert, diken gibi.. Gözlerimin içine içine bakıyor, sanki aramızda bir bağ kuruluyor, çok etkileniyorum o andan..
Derken, kıyafetlerimizi çıkarıp mayolarımızla atlıyoruz çamur banyosuna 🙂 Filler de arkamızdan.. Hoop diye kendilerini çamurun içine bırakıyorlar, biz de çamurla sıvazlıyoruz sırtlarını, çamurda çok takılmıyorlar. Ordan dereye geçiyoruz, bu sefer de leğenlerle su atarak banyo yaptırıyoruz onlara, daha çok kendimize de, o çamur çok zor çıkıyor anacım 🙂
Banyodan sonra, güzel bir öğlen yemeği yiyoruz; pilav ve körili türlü. Sonrasında isteyen muhabbete takılıyor, isteyen fillerle daha çok zaman geçiriyor. Ortamda bir de bebek fil var ama çok komik, çok haylaz bir tip. Avazı çıktığı kadar bağırıp annesinden meme istiyor, annesi de çemkiriyor ama sonra kıyamayıp emziriyor 🙂 ve dünyanın en tatlı görüntüsü ortaya çıkıyor.
Bebek fille de oynamaya çalıştık ama kafasıyla toslayarak bizi yere devirdi, hahaha :)) Haylaz çocuk 🙂 Gidene kadar fillerin yanından ayrılamıyorum, o kadar güzeller ki, doya doya seviyorum onları ve ordan inanılmaz mutlu ayrılıyorum 🙂
Arkadaşlar size tavsiyem, gitmeden siz de iyice araştırın, fillerin tepesine binicem diye bu turist eğlencesinin perde arkasındaki acımasızlığa farkında olmadan destek olmayın.
Elephant Jungle Sanctuary’nin ofisinin bulunduğu yer, aynı zamanda Baan Khun isimli bir hostel. Bu yüzden, ofise dönünce sağolsunlar duşları kullanmamıza izin verdiler de çamurlardan arınabildik. Duşumuzu aldık, eşyalarımızı sırtlanıp, 8’deki Bangkok otobüsümüz için taksiyle otogara geçtik. Otobüsün kalkmasına daha yarım saat olduğunu öğrenen ben, hemen soluğu otogardaki ayak masajcısından aldım ve yola mutlu ayaklarla başladım 🙂 Otobüse binince bir de baktık o da ne! Otobüsün koltukları aynı zamanda masaj koltuğu! Bir düğmeye basıyorsunuz ve koltuk sırtınıza masaj yapmaya başlıyor. Tanrım, burası cennet olmalı, adamların otobüslerindeki koltuklar bile masaj yapıyor 🙂 Koltuklardaki USB’lerden bütün elektronikleri de şarj edip, bir yandan masaj yapılarak tatlı tatlı uykuya geçiyoruz Bangkok’a doğru yol alırken..