28/07/2017 – 30/07/2017
Doğumgünüm için sevgilim hediye olarak beni haftasonu, İstanbul’a en yakın Yunan sahil kasabası olan Alexandroupoli’ye götürdü. İstanbul’a yakınlığı nedeniyle ne zamandır aklımızda olan Alexandroupoli; hem yakınlığı, hem plajları, özellikle de güzel yemekleriyle bizden tam not aldı.
Ulaşım:
Cuma akşamı 18:15’de Gökçe’nin Bağcılar’daki işyerinden teker kestik. Bağcılar’daki trafiği atlattıktan sonra yol sorunsuzdu. Sınırda da beklemeden hızlıca geçtik. Sınırı geçince Egnatia Odos otobanına bağlandık ve 20 dk sonra 22:30 gibi “Alexandroupoli”deydik.

Let the weekend started!

Welcome to Greece! Yeayy!
Dönüşte ise sınırda, Almanya’dan gelen Türklerin oluşturduğu uzun kuyruklar vardı. Neyseki Yunanistan tarafında motorsiklete geçiş önceliği var. Polis amca bize gel işareti yaptı ve Yunan tarafını hızlıca geçtik 🙂 Fakat Türkiye tarafında böyle bir uygulama yok 😦 16:00 gibi Alexandroupoli’den teker kesmiştik, Türk sınırını geçtiğimizde saat 17:30 olmuştu.
Ülke sınırlarını ne zaman karayolundan geçsem, “sınır” kavramı bana çok anlamsız gelmeye başlıyor. Sınır, aslında birilerinin tebeşirle çizdiği bir çizgi sadece. Yol aynı, bitkiler aynı, iklim aynı. Bir adım ileri atıyorsun başka bir ülkedesin, bir adım geri atıyorsun kendi ülkende.. Kafamda deli deli sorular..
Biraz Alexandroupoli hakkında..
Bir zamanlar Osmanlı İmparatorluğu’nun küçük balıkçı kasabası olan Dedeağaç, bugün 55bin’lik nüfusu ile Yunanistan’ın Evros bölgesinin başkenti. Sahil yolu üzerinde bulunan ve şehrin simgesi olan deniz feneri 1880 yılında Sultan II. Abdülhamit tarafından yaptırılmış.
Alexandroupoli, oldukça ufak bir şehir. Şehir merkezi, sahil yolu ve ona paralel olan Dimokratias Caddesi’nden oluşuyor. Cafeler, bankalar ve bir sürü dükkan Dimokratias Caddesi, birçok güzel taverna ise yanyana sahil yolu üzerinde bulunuyor. Sahil yolu akşam 8’den sonra trafiğe kapatılıyor.
Konaklama / Municipal Camping Alexandroupoli
Yaz sezonu olması sebebiyle, bizim gibi düşünen Türk’lerin akınına uğrayan Alexandroupoli’de Booking’de kalacak hiçbir yer olmaması beni gerçekten şaşırttı. Sanırım Yunan’a genelde Eylül ayında gittiğimizden, bu kadar dolu olmasını beklememiştim. Biz de internetten bulduğumuz, belediyenin işlettiği “Municipal Camping”de (www.ditea.gr) kaldık. 20/06 – 31/08 tarihleri arasındaki sezonda fiyatlar adam başı için 5.3 Euro, çadır 5.3 Euro, motorsiklet 3.2 Euro. Bunların üzerine bir de %13.56 vergi gelince iki kişi + çadır + motorsiklet iki gece 43.38 Euro’ya kalıyoruz. Bütün yıl açık olan bu kampta çadır ve karavanlar için ayrılmış tek tek alanlar bulunuyor. Bu güzel çünkü bu şekilde diğer çadırlarla dipdibe değiliz. Gece 10bck’ta vardığımız kampta, bir tane pasaportumuzu alıp bize 105 numaralı alanı veriyorlar.
Kapıda 24 saat güvenlik var. Resepsiyon sabah 08:00-23:00 arası açık. Check out öğlen 2’de. İçeride bir market, restoran ve geniş kumluk bir plaj var. Tuvaletler, duşlar gayet temiz. Markette fiyatlar çok uygun; Beptina 500 mL bira 1.2 Euro, Alfa 500 mL bira 1.7 Euro ve 1 paket büyük boy cips 1 Euro. Markette sabah simit, börek, poğaça falan çıkıyor ama erkenden bitiyor. Yanınızda ocak getirmenizi ve sabah kahvenizi kendiniz yapmanızı tavsiye ederim. Zira, Yunan’lılar sabah Türk kahvesi içerek güne başlıyorlar, sonra tüm gün Frappe, akşam yemeğinden sonra gene Türk kahvesi. Öyle sabah çayımı, filtre kahvemi içeyim diyorsanız, yanınızda getirmenizde fayda var. Biz yanımızda termos götürüp, marketten sıcak su rica ettik ve kendi kahvemizi kendimiz yaptık.
Buradaki karavancılar, bizim Akyaka orman kampındaki cümbür cemaat bütün yazı dev çadırlarda geçirenler gibi. Kendilerine bahçe süslerinden, masa sandalyelerine, barbekülerinden, televizyonlarına kadar uzun süreyi orada geçirdiklerini belli eden düzenlerini kurmuşlar. Aynı şekilde plajda gölgelik ve şezlonglar da hep birilerine ait ve kullanmadıkları zaman kilitli. Bu yüzden bu plajda çok takılamadık. Olurda güneşlik, sandalye ile falan gelirseniz, plajı çok güzel ve sakin, tavsiye ederim.

Kaldığımız kampın plajı

komşularımız 🙂

Kampın 2017 güncel fiyat listesi
Google maps üzerinde “Dimotiko Camping” diye kayıtlı (https://goo.gl/maps/H65WA5dsBf52)
Plajlar:
Aqua Mare:
İlk gün, Alexandropoli merkeze 12 km uzaklıkta olan Makri’ye gittik deniz girmek için. Makri’ye geldiğinizde yanyana bir sürü beach club var. Bunlardan en popülerleri an başta bulunan “Agia Paraskevi” ve en sonda olan “Ammo Ammo”. Biz bu ikisinde yer bulamayınca aynı sırada olan “Aqua Mare” diye bir yerde takıldık. Yunanistan’ın her yerinde klasik olarak, bizde girişte 150 lira falan istenen benzeri plajlara girişte hiçbir ücret ödemiyorsunuz. Şezlong, şemsiye için falan da. Sadece yediğinizi içtiğini.. Onun için de sadece bir kere yanınıza geliyorlar, sonra akşama kadar siz çağırmadıkça bir daha uğramıyorlar. Alexandropoli Türkiye’ye bu kadar yakın olunca haliyle herkes bizim gibi soluğu burda almış. Plajda etrafımızdaki herkes Türk.
Makri’nin plajı kumluk, gayet güzel. Denizin içi de alabildiğine kum. Lakin deniz biraz bulanık geldi bana, biraz da köpük köpüktü. Thassos ya da Midilli’deki deniz çok daha hoşuma gitmişti. Ama genel olarak güzeldi. Sakin sakin denizime gireyim, kitabımı okuyayım, kimse beni darlamasın diyorsanız İstanbul’a bu kadar yakın olan Alexandroupoli çok güzel bir alternatif.
Municipal Camping Alexandropoli’nin ücretli plajı:
Bizim kaldığımız Camping Alexandropoli’nin girişinde sol taraftan girerseniz, günübirlikçilerin kullanabileceği, belediyenin işlettiği bir plaja ulaşabilirsiniz. Kampta konaklayanlar, bu plaja içerden geçiş yapabiliyorlar ama kampın kendi plajı ve belediyenin işlettiği bu plaj birbirinden demir tellerle ayrılmış durumda. Böylelikle karavanlarında bütün yazı kampingde geçiren amcalar, kalabalıktan uzak sakin plajlarında takılabiliyorlar.
Belediyenin işlettiği bu plaja gelecek olursak giriş kişi başı 1.5 Euro. Oldukça güzel bir plaj. Sahil çakıl taşı, ama denize girince denizin dibi kumluk. Mekanda bulunan “Katapti Beach Pub” oldukça uygun fiyatlı (Frape: 1.5 Euro). Pazar günümüzü burada takılarak geçiyoruz, kalabalık olmasına rağmen sessiz, sakin. Ben de bir yandan güneşlenip bir yandan frapemi içip, bir yandan da kitabımı okuyarak tam anlamıyla bu kısa süreli tatilin tadını çıkarıyorum.
Yeme – İçme:
Kahvaltı:
İlk gün sahilde bir kafede oturup tost ve filtre kahve ile kahvaltımızı ettik. (Tost: 3 Euro, Filtre kahve: 2.5 Euro). İkinci gün ise kamp yerindeki marketten birşeyler alıp iki kişi kahvaltıyı 5 Euro’ya getirdik ki genelde kamplı seyahatlerimizde bu tarzı tercih ediyoruz. Daha uygun bir fiyata, istediğimiz yerde, daha mükellef bir kahvaltı yapabiliyoruz. (Kaşar/salam karışık paket: 3 Euro, Ekmek: 1.7 Euro, 1 domates: 0.3 Euro)
Öğlen yemeği / Köfteci Kanavidis:
Köfteci Kanavidis’i yeme içme araştırması yaparken şu blogta görmüştüm ve Pazar günü dönüş yoluna geçmeden önce bu mekanı test etmiş olduk. Kanavidis’te ne sipariş ederseniz edin, kağıt üzerinde geliyor, konsept salaş. Köfteler adetle sipariş veriliyor, normalde 1 porsiyon adamı iseniz adam başı 4 köfte haydi haydi yeterli, köfteler kocaman çünkü. Biz yanında bir de patates kızartması söyledik. Köfteler süper lezzetli, kesinlikle tavsiye ederim. Fiyatlar ise köfte adedi 1 Euro, patates kızartması 2 Euro.
Adres: 56 Emporiou Str. Alexandroupoli, Yol tarifi: Hotel Erika’nın yanındaki sokaktan girince 50 mt sonra sağda.
Akşam Yemeği / Taverna Loukoulos
Burasını, Trip Advisor’daki yorumlarına dayanarak seçtik ve çok ama çok memnun kaldık. Deniz fenerinin olduğu sahil caddesi üzerinde bulunuyor. (https://goo.gl/maps/iDtW4CDP2cw) Haftasonu çok kalabalık oluyor, bu yüzden öğlen gibi gidip akşam için rezervasyon yaptırmak lazım. Bir kere şunu söylemem lazım ki, porsiyonlar çok büyük. Biz iki kişi 20lik ouzo, Yunan salatası ve 3 çeşit mezeyle tıka basa doyduk. Örneğin kalamar ızgarada, kocaman bir kalamar getirdiler. Bu yüzden tavsiyem coşmamak gerek, yedikçe sipariş etmeli, zaten servis hızlı ayrıca gece uzun, aceleye ne gerek var 😉
Biz meze olarak, kalamar ızgara, isli uskumru (ki gecenin bence favorisiydi) ve cacıklı kabak kızartması söyledik. Yemeğimiz bitince de ikram olarak da dondurma, mozaik pasta, karpuz ve nutellalı krep’den oluşan kocaman bir tatlı tabağı getirdiler. Çok tatlılar 🙂
Biz iki kişi 20lik ouzo, Yunan salatası ve 3 çeşit mezeye toplam 35 Euro ödedik ki bence İstanbul’a kıyasla süper bir fiyat.
Biz; deniz, güneş, kum ve güzel yemekler için haftasonu kaçmalık Alexandroupoli’yi aklımıza not ettik 😉