Nepal’den Hindistan’a Bir Sınır Geçiş Macerası

16/10/2013

Nepal’den Hindistan’a geçerken yaptığımız yolculuğu nasıl anlatsam bilemiyorum. Hayatımın en kötü yolculukları listesinde açık ara birinciliğe oynar. Eğer bu yolculuğumuz bir dizi olsaydı, Nepal Hindistan arası sınır geçişimiz sezon finali olurdu. Pokhara’dan 06:30’da başlayan yolculuğumuz, sınıra varış, sınırı geçiş, Gorakpur aktarma derken Varanasi’ye sabahın 3 bucuğunda vardık. Toplamda 22 saat süren yolculuğumuz, neredeyse hiç uyumadan, sadece birkaç muz yiyerek geçti. Detaylar mı.. işte başlıyoruz.

Sabah 05:10’de kalkıp, eşyalarımızı toplayıp, sonradan taşındığımız Hotel Trekkers Inn’den ayrılıp, gelirken 500 paraya zor geldiğimiz yolu, 200 para vererek !? Tourist Bus Park’a geldik. Birşeyin ederi nedir, asla bilemiyorsunuz 🙂 Şimdi rotamız, Nepal ve Hindistan arasındaki sınır olan Sunuali kasabası. Dün Pokhara’da otobüs bileti almak için dolaştığımız tüm ofisler, otobüsü farklı farklı anlattı. Biri dedi Sunuali’ye gider, diğeri dedi sadece Bhaiwara’ya otobüs var, ordan Sunuali’ye gitmek için başka bir otobüse daha binmeniz lazım. Biri dedi otobüsler çok rahat, diğeri dedi 5 saatte gider. En son herhangi birinden 650 paraya Sunuali’ye bilet aldık. Sabah otogara vardığımızda ise gördük ki, 6cbk’ta kalkan sadece bir otobüs var, o da akılla zarar. Biz de dahil otobüsü gören her turistin yüz ifadesi görülmeye değerdi 🙂

Şimdi, bizim anladığımıza göre, Pokhara’ya Tourist Bus Park’tan Sunuali’ye günde 2 tane otobüs var: 06:30 ve 07:15 ‘de. 06:30’da kalkan otobüs Siddhartha Hwy yolundan giderek 7 saatte varırken, diğer otobüs Narayangarh üzerinden gittiği için yolu uzatıyor ve 9 saatte gidiyor, önemli bir bilgi.. 08:30’da kalkan otobüs ise Bhaiwara’ya gidiyor, Bhaiwara’dan Sunuali’ye geçmek için 20 dk süren başka bir otobüse binmek gerekiyor. Ayrıca Pokhara’daki diğer otogar olan “Main Pokhara Bus Park” tan da Bhaiwara’ya otobüsler mevcut ama lokal otobüsler olduğu için balık istifi gibi gitme durumu söz konusu, fakat oldukça ucuz.

SAMSUNG CAMERA PICTURESen sağdaki 7 saat yolculuk yapacağımız otobüs 🙂

Otobüsümüzü beklerken, kendimize birer sade kahve söyleyip, dün akşam marketten aldığımız ekmeklere taa İstanbul’dan yanımda taşıdığım ve tüm seyahat boyunca hayat kurtaran Nutellamızı sürüp, bir güzel kahvaltımızı ettik, iyi ki de etmişiz, sonraki 22 saat bir daha muz dışında birşey yiyemedik.

Video : Pokhara-Sunuali otobüsünü beklerken..

Otobüsümüz, Tata marka nuh nebiden kalma bir külüstür. Koltukları çok rahatsız fakat yol boyunca yanımızdan geçen balık istifi gibi insanların dışarıya sarktıkları otobüsleri görünce şimdi neden çocuğun neden “more comfortable” dediğini anladım 🙂 Kendimizin nerde gideceğini geçtim, çantalarımızın nerde gideceğini merak ederken, çantaları otobüsün üzerine koydular, yağmur yağmadığı için şanslıydık 🙂 Otobüste oturan herkes bizim gibi turisti, sonradan yoldan ayakta da baya yolcu aldılar.

SAMSUNG CAMERA PICTURESyolculuk boyunca manzaramız..

Otobüsümüz, tıngır mıngır, bir oraya bir bu yana savrula savrula dere tepe düz gitti. Manzaramızın güzelliği yolculuğun katlanabilirliğini arttırdı ve açıkçası yol nasıl geçti anlamadım. Tam zamanında varıyoruz derken, Lumbini’i geçtikten sonra tekerimiz patladı ve Nepal oto sanayinde bir miktar vakit geçirmek durumunda kaldık. Neyse ki, çok da gecikmeden 13:30 gibi Sunuali’ye vardık. Öncelikle, sınırın diğer tarafında exchange ofis bulunmadığı için kalan paramızı Hint rupisine çevirdik. Sonra da yürüyerek sınıra geldik. Sınırı geçmeden Nepal tarafında pasaportunuza çıkış damgası bastırdıktan sonra gene yürüyerek sınırı geçtik, burda da Hintlilerin göçmen bürosunda önce bir form doldurarak giriş damgamızı aldık.

SAMSUNG CAMERA PICTURES“Welcome to India” 🙂

Sınırın iki tarafı birbirinden bu kadar mı farklı olur.. Nepal’den Hindistan’a geçmek, attan inip eşeğe binmek gibi birşey 🙂 Hindistan’a adimimizi attigimiz anda, bir yandan riksa tarafindan ezilmeden, camur deryasina gömülmeden, elimize kolumuza yapisan “Rikşa lazım mı, exchange lazım mı” cılara laf anlatmaya calisip, bir yandan da yolumuzu b.ka basmadan bulmaya calisarak tam bir kesmekesin icinde bulduk kendimizi.. Ne diyebilirm ki, gerçekten de “Welcome to India” ! …

SAMSUNG CAMERA PICTURESülkeye giriş damgasını almış fakat birazdan başına geleceklerden habersiz mutlu genç 🙂

Otobüslerin durduğu yeri güç bela bulduk, ama Varanasi otobüsü 16:00’da yani 1 bck saat sonra kalkıyormuş. Bu sınır kasabasından bir an önce kurtulmak istediğimizden, 5 dk içinde kalkan Gorakhpur otobüsüne attık kendimizi, kutsal kitap Lonely Planet’de Gorakhpur Varanasi arası tren olduğunu okumuştum çünkü. (Sunuali-Gorakphur otobüs bileti : 100 para) Bildiğin belediye otobüsüyle 30’la giderek 3 saatte vardık Gorakhpur’a ama varmaz olaydık. Sunuali’den de beter bir kasaba karşıladı bizi, artık hava da kararmıştı. Bir şekilde tren istasyonunu bulduk ama manzara akıllara zarar; yanımda işeyen insanlar (Tren istasyonunun bahçesinde açık pisuarlar var! hoş, onları kullanmayıp hop yanınızda indirip işeyenler de çok) , yerlerde yatan yüzlerce insan, inekler, sürekli yakanıza yapışıp “rikşa lazım mı”cılar.. Sırtımızda çantalar, tren istasyonunda bir o yana, bir bu yana koşturduk ama tourist bilet bürosunun bulamadık, kitapta da istasyonun 500 m dışında diye yazıyor (nedense !?) . Pes ettik ve otogara geri döndük. Bu sefer başka bir eğlence başladı. Nedense kimse İngilizce bilmiyor, bunlar yıllarca İngiliz sömürgesi değil miydi yahu diyorsun. Önce “Varanasi’ye otobüs yok” dediler, sonra “Var ama 9da gelecek dediler”, tam yayıldık beklemeye başlamıştık, “Ahanda bu otobüs Varanasi’ye gidiyor”dediler, koştura koştura gene yüzyıl öncesinden kalma, döküntü bir otobüse attık kendimizi, artık Varanasi’ye gittiğini umarak.. vee 7 saatlik çok ama çok zor bir yolculuk başlamış oldu. (Gorakhpur-Varanasi otobüs bileti : 193 para). Yollar inanılmaz kötü, saatte 30’la falan ancak gidebiliyor olmalıyız zira 270 km’lik Varanasi yolunu 7 saatte ancak alabildik. Otobüs her an parçalarına ayrılacak gibi gidiyor ve biz otobüsün içinde bir o yana bir bu yana resmen uçuyoruz. Otobüsteki tek turist biziz ve sürekli dönüp dönüp bize bakıyorlar. Çantalarımızı aramıza aldık, artık yorgunluktan ve açlıktan ölmüş bir şekilde uyanık kalmaya çalışıyoruz. Yolda yemek molası veriyor ama yemeklerle hayvanlar o kadar içiçe ki, bizde iştah falan kalmıyor. 22 saat süren yolculuğumuzda ben sadece bir tane muz yiyebildim, hoş Gökçe de dört tane muz yedi, aramızda pek bir fark yok 🙂 Öte yandan, otobüs pislik içinde, bir yere değmemek mümkün değil, bir varalım kıyafetlerimi yakacağım diye geçiriyorum içimden.. Ara ara otobüs duruyor, insanlar diğer bir otobüstekilerle kavga etmeye başlıyor, tamam diyorsun şimdi olay çıkacak, biz de karambole gidicez, derken yine yola devam ediyoruz. Allahım bu yol biter mi diyorum sürekli, saatler geçmek bilmiyor. Öyle ıssız yerlerden geçiyoruz ki, vardığımızda rikşa bulur muyuz diye endişelenmeye başladım bu sefer. Gece 1 gibi nöbeti Gökçe’ye devrederek, o çalkantıya rağmen çantama sarılarak uyumayı başardım. Artık tek isteğim, Varanasi’de kalacağımız yere  sağsağlim varabilmekti. Adamları da molada aradım ve gece 3 gibi varacağımızı ve bizi beklemelerini söyledim. Neyse, en azından kalacak yer derdimiz yoktu.

Saat sabaha karşı 3 bck gibi vardık Varanasi’ye.. Neyseki rikşalar var, atladık birine ve bizi “Dasaswamedh Gath” a götürmesini söyledik, 150 paraya anlaştık zaten o saatte ne kadar istese vericez. Bir ara rikşada giderken yolda kocaman bir fil görüyorum. 22 saatlik yorgunluk ve uykusuzlukla halüsinasyon mü görüyorum acaba diye Gökçe’ye bakıyorum ama o da şaşkınlık içerisinde file bakıyor. Rikşayı durdurup neden fotoğraf çekmedik diye hayıflanıyoruz sonradan. Adam, rikşaların daha içeri girmesi yasak diye bizi bir göbekte bırakıyor, ondan sonraki 400 m’yi yürüyecekmişiz. Haydaa.. Neyse, çaresiz çantaları sırtlanıp başlıyoruz yürümeye, yerlerde yatan insanların, ineklerin arasından.. Korku filmi gibi.. “Dasaswamedh Gath” a vardık da, oteli bulamıyoruz Varanasi’nin labirent vari sokaklarında. Sora sora bir yere kadar geldik ama artık farelerden başka kimse yok etrafta. Oteli aradım ve bizi gelip alabilir mi diye sordum, adam geldi sağolsun. Zaten o labirentte bulmamız imkansızmış, ne bir sokak adı ne de bir numara var. Otele kendimizi attığımız için mutlu ve gururluyuz 🙂 Otel dediğime bakmayın, Varanasi’deki konaklama koşulları çok kötü. Tüm sehayat boyunca nerdeyse en yüksek parayı Varanasi’de kaldığımız bu yere verdik ama kaldığımız en kötü yerlerden biriydi. Adamın bize verdiği odanın, internetten rezervasyon yaptırdığımız oda ile alakası yok. Sizin odanız hazır değil, yarın geçersiniz diye savsakladı ama gecenin 4’ünde kavga edecek halimiz yok. Neyse ki sıcak su var da, 22 saatlik pisliği üzerimizden atabildik. Klasik yatağın altını kontrol ettik hemen, tahta kurusu falan var mı diye, ilaçlamışlar zaten, oda deli gibi ilaç kokuyor belli. Nepal’den aldığımız ince uyku tulumlarımızda uyuduk gece, sabah bizi nasıl bir yerin beklediğini merak ederek..

Hosçakal Nepal..

Dünyanın çatısı Everest’in ülkesi Nepal’den biraz içim buruk ayrılıyorum. Bu; heryeri ahşap, üçgen bayraklı, doğası muhteşem, güleryüzlü insanların ülkesini çok sevdim. Ve günün birinde bir kez daha gelmeyi ümit ediyorum..

Biraz Nepal ile ilgili kısa bilgiler vermek istiyorum.

Nepal’in para birimi Nepal rupisi ve biz, Ekim 2013’de Nepal’i gezerken, 100 Nepal rupisi yaklaşık 1 $’dı. Yazılarımda, para birimi yerine kısaca “para” demeyi tercih ettim.

nepal-bayrak

Nepal’de elektrik akımı 220 V, biz bilemediğimizden yanımıza converter da almıştık ama boşuna almışız.

Nepal nüfusu yaklaşık 29 milyon.

Yakın zamana kadar monarşinin hakim olduğu ülkede, 2008 yılında Federal Demokratik Nepal Cumhuriyeti kurulmuş.

Nepal bayrağı dikdörtgen olmayan ender bayraklardan biri. Kırmızı renk, savaşlardaki zaferlerini, bayrağın kenarındaki mavi barışı, güneş sarayı, ay ise 1951 yılına kadar ülkeyi yöneten Rana ailesini temsil eder.

Gezmek görmek için en uygun zaman Ekim-Kasım aylarıdır (deselerde biz bu aylarda en uygun olmayan birkaç güne denk geldik herhalde). Haziran-Eylül arası ise muson mevsimine denk geldiği için pek tavsiye edilmiyor.

460_Map-Nepal

Ülke, kuzeyinde Himalayalar, güneyinde ormanlar olmak üzere muhteşem bir coğrafyaya sahip. Dünyanın en yüksek 14 dağından 10 tanesi Nepal sınırlarında bulunmaktadır. Yani tam bir cennet 🙂

veee Hosçakal Nepal.. Hoşgeldin Hindistan.. 🙂

Pokhara sevgilim, yine geleceğim..

14/10/2013

Pokhara ile başka bir zamanda tanışmış olsaydık, kendisine ilk görüşte aşık olabilir; kendisinden ayrılamaz, belki de tüm seyahat boyunca aklım Pokhara’da kalabilirdi. Annapurna manzarasını görebilmiş, güneşli bir günde gölde kürek çekebilmiş, yürüyüşlere çıkabilmiş, burda hele de bir de uçabilmiş olsaydım, sonsuza kadar günlerimi burada geçirmek isteyebilirdim. . Fakat ne mi oldu? Buyrun burdan başlayalım..

Bu sabah Kathmandu’da yağmurlu bir güne uyandık. Pokhara’ya gidecek olan otobüsümüzü yakalamak için erkenden kalktık, hazırlandık ve bu sefer kaybolmayarak Greenline otobüsleri kalkış noktasına geldik. Otobüsün kalkmasına yarım saatten fazla zaman olmasına rağmen herkes gelmiş, bagaj için olduğunu sonradan anladığımız bir sıraya girmişlerdi bile.. Biz de hemen sıraya girip, bagaj kuponlarımızı alıp, çantalarımızı teslim ettik. Farelerin cirit attığı bu ofisin, Kathmandu-Pokhara arası çalışan en lüks otobüs firmasına ait olduğuna inanmak zor.. Koltuk numaraları yazmadığı için, nereye oturacağımızı girişe astıkları bir haritadan !? bakarak yerimize geçtik ve işte 8 saat sürmesi beklenen yolculuğumuz başladı. Not : Otobüsün sağ tarafında oturulması tavsiye edilir, çünkü bütün güzel manzara orda kalıyor.

İki aracın yanyana zor geçtiği bir yoldan, önce dağlardan vadiye inerek, sonra nehri takip edip vadi içinde ilerleyerek, çok güzel manzaralı fakat beşik gibi bir o yana bir bu yana savrularak, zaman zaman karşımızdan gelen araçlara teğet geçerek geçti yolculuğumuz. Tam 7bck’ta hareket eden otobüsümüz, önce 9 bck gibi 15 dk’lık bir mola verdi, daha sonra da 11 gibi yarım saatlik bir yemek molası. Gayet fiyakalı bir resortta verilen yemek kabaca sebzeli noodle, pilav, mercimek çorbası olduğunu düşündüğüm birşey ve kızarmış tavuktan ibaret. Ben, gene kendimi güvenli tarafta tutmaya çalıştığımdan, sebzeli noodle ve pilav ile menümü sınırlı tutarken, Gökçe ne var ne yok hepsini götürdü:) Pilav da noodle da tatsız, tuzsuz ve yağsız ama asgari enerji ihtiyacı için gereken karbonhidratı sağlasın yeter. Yemeğin ardından, muhteşem nehir ve dağ manzarasına karşı kahve içebilmek de pillerimi şarj etmemi sağladı.

SAMSUNG CAMERA PICTURESişte öğle yemeği manzaramız..

ve otobüsümüz, tam beklediğimiz gibi 2 bckta Pokhara’ya vardı. İner inmez etrafımıza üşüşen taksici ve otelcilerden biraz uzaklaşıp, bir durum değerlendirmesi yapabilmek için bir saçağın altına diğer turistlerle birlikte sığıştık. Kutsal kitap Lonely Planet’da Tourist Bus Park’tan Lakeside’a taksilerin 150 paraya götürdüğünü yazmasını baz alarak taksicilerle pazarlığa başladık fakat çakallar yağmurdan sebep fiyatları uçurmuşlar. 4 km’lik yol için adam başı 500 para istiyorlar yani yaklaşık 5$. Biz, pazarlık etmeye çalışınca da ukala ukala “Bu yağmurda yürü istersen” diye söyleniyorlardı. Duruma fena halde uyuz oldum, yürürüm ama vermem o parayı moduna geldim. Bizim oteli aradım gelip bizi alsınlar diye ama bugün bayram olduğu için soförlerine izin vermişler; telefondaki kız sakın 300 paradan fazla vermeyin diye tembihleyerek kapattı. Ortamda taksicileri yönlendiren adamdan uzaklaşıp, otogara yaklaşan ilk taksiciyi yalnız yakalayarak adam başı 250 parada anlaştık.

SAMSUNG CAMERA PICTURESPhewa gölü ve rengarenk kayıklar

Otelimiz,fiyat/performans değerlendirmesine göre mükemmel sayılabilir. Göl kıyısında, aydınlık, tertemiz bir banyoya sahip (hem de odanın içinde) ve dağ manzaralı (güya çünkü hava hep kapalı olduğu için o dağ manzarasını hiç göremedik) ve hem de geceliği kişi başı 9.5$. Odaya adım atar atmaz kendimizi duşa atıp, temizlenip, paklandık. Su, maalesef sıcak değildi ama buz gibi de değildi, idare ettik. Sonra, soluğu dışarda aldık. Önceleri, kabul edilebilir bir seviyede yağan yağmurda göl kenarında gezindik, ana caddesini baştan başa yürüdük, fotoğraf çektik derken yağmur giderek artan bir şekilde, ertesi günde de hiç durmadan deli gibi yağmaya devam etti. Bileydik, geldiğimiz gibi uzaklaşabilirdik burdan, fakat Annapurna manzarasını görme ihtimali bile bizi tuttu burda, lakin ertesi gün donumuza kadar ıslanarak ve ıslanan hiçbirşeyimizi kurutamadan geçti.

SAMSUNG CAMERA PICTURESPhewa gölü

Akşam, “Bella Napoli” restoranda pizza yedik. Yemeğimizi beklerken, arka fonda çalmaya başlayan Tarkan ile kulaklarımıza inanamadık. Nasıl ya !? Nepal’de, bir İtalyan restoranında Tarkan dinliyoruz 🙂 Tarkan’ın üç şarkısından sonra, Sezen Aksu ile devam ettiler 🙂

15/10/2013

Annapurna’yı gördüğüm rüyamdan uyandığımda maalesef yağmur olanca hızıyla devam ediyordu. Fakat yağmur yağıyor diye bütün günü otelde geçirecek halimiz yoktu ya.. Önce, göl kenarında yürüdükten sonra kahvaltı için “Moondance Restaurant”a oturduk, krep süperdi ! Kahvaltı edip gelene kadar sırıksıklam olmuştuk bile.. Üstümüzü değiştirmek için otele döndüğümüzde ise bizi kötü bir sürpriz bekliyordu..

Pokhara’dan Sunuali’ye gece otobüsüyle gitmeyi düşündüğümüzden, otelimizde sadece bir gecelik rezervasyon yaptırmıştık fakat yağmur sebebiyle hem otobüs yoktu hem de olsa bile uçurumun kenarından gittiği için pek önermediler. Biz de otelimize biz bir gece daha kalacağız dedik, onlar da tamam dedi. Ama tamam değilmiş. Kahvaltı edip otelimize döndükten sonra, başka bir otel görevlisi ne zaman check-out yapacağımızı sordu. Biz de “nasıl yani!?” dedik. Durumu anlattıysak da, adam üzülerek bu gece için boş odaları olmadığını söyledi ve bize en fazla başka bir otel önerdi. Haydaaa.. 10 dk içerisinde hazırlanıp, nedense biz taşınırken hızlanan yağmurda bir kez daha sırılsıklam olarak, önerdikleri “Hotel Trekkers”a vardık. Kahvaltı hariç adam başı 10$’a anlaştık, zaten bu yağmurda kapı kapı dolaşıp otel arayamayacağımıza göre çaresiz kabul ettik. Oda, aydınlık değildi, rutubet kokuyordu ve tertemiz otelimizden aynı parayı ödediğimiz bu otele geçmek biraz moralimizi bozduysa da yapacak birşey yoktu. “Hotel Trekkers Inn”i çok sevmiştik ama çok kızdım, bizi resmen ortada bıraktılar. Gerçi, Pokhara’ya yine gitsem, yine orda kalmayı tercih edebilirim. Hem lokasyonu çok güzel hem de tertemiz.

Karanlık ve rutubetli bu odada zaman geçirmek istemediğimizden, gene üstümüzü değiştirip, wifi olan bir cafede oturup hem bira patates yaparak keyfimizi yerine getirdik hem de yarın muhtemelen gecenin bir köründe varacağımız Varanasi’de kalacağımız yeri ayarladık. Adamları da arayarak gece 12 gibi geleceğimizi söyledik.

Kesintisiz yağan yağmurda maalesef hiçbir aktivite yapamadık. Ne “World Peace Pagoda”yı, ne “Devil’s Fall”u, ne de mağaraları görebildik. Bari, kayıkla gölün ortasındaki Barahi tapınağına gidelim dedik. Tabelada, kocaman “Barahi tapınağına gidiş geliş 50 para” yazmasına rağmen bizden 100 para istediler. Her durumda bir turist kazıklamaya çalışmacılık, tatil boyunca bizi psikolojik olarak baya yordu. Ama orda 50 para yazıyor dediysek de, çaresiz adam başı 100 parayı verdik ve alt tarafı 5 dk kürek çekerek tapınağa vardık, tapınakta kayda değer birşey yoktu ama en azından gölde gezinmiş olduk. Ben artık, su geçirmiş Goretex Merrell’larımı attım bir kenara, sandaletlerle gezmeye başladım yoksa çorap stoğum da hızlıca tükenecekti.

SAMSUNG CAMERA PICTURESyağmurda ıslanırken..

Ertesi gün için Sunuali otobüsüne de bilet aldıktan sonra, Pokhara’daki son akşamımızı, Everest biralarımızı yudumluyarak geçirdik.

Herşeye rağmen Pokhara, o göl manzarası, rengarenk kayıkları, huzurlu görüntüsü ile beni kalbimden vurdu bile.  Eğer bir de Annapurna yüzünü gösterseydi, trekking, kanyoning bir aktivite yapabilseydik, Pokhara’dan ayrılmak benim için çok zor olacaktı. Gene bile, kalbimi burda bırakarak, yeniden bir gün gelebilme umudunu içimde taşıyarak ayrılıyorum. Pokhara sevgilim, bekle beni, yine geleceğim..

SAMSUNG CAMERA PICTURESuçamadım ama..

Bugün Kathmandu’da da bayram..

13/10/2013

Kathmandu’da yağmurlu bir güne uyandık. Sabah kahvemizi yapıp, otelin terasında günümüzü aydıktan sonra, hemen hazırlanıp soluğu Durbar Square’de aldık. Tesadüfe bakın ki, bizim bayramımızın olduğu aynı zamanda, Nepal’de de bayram. Nepal’lerinin bu 15 günlük en büyük bayramlarının adı “Dasain”. Tanrı Durga’nın, buffalo şeytan Mahisasura’ya karşı olan zaferi kutlanıyor, bu sebeple onlar da buffalo kurban ediyorlar. Aslında, aynı anda iki ülkenin de kurban bayramı, çok enteresan değil mi? Buffalo haricinde, ördek, keçi, kaz ve güvercin kurban ediyorlar. Dasain festivalinin 9. gününde hayvanlar kurban ediliyor, 10. gününde akrabalar ziyaret ediliyor. İşte bizim Kathmandu’daki bugünümüzde bayramın en önemli günüydü, yani hayvanları kurban ettikleri.. Festivale denk gelmemizin avantajı her yer çok renkli ve çok kalabalık; dezavantajı ise her yer erkenden kapanıyor, herşey daha pahalı..

Durbar Square, Unesco Dünya Mirası listesinde ve aslında kocaman bir meydandan oluşuyor. Girişi ücretli ama biz burası mı Durbar Square, şurası mı derken kendimizi göbeğinde buluverdik ve bir para vermedik açıkçası.. (Normalde girişi 350 para).

SAMSUNG CAMERA PICTURESDurbar Meydanı

Kathmandu’da herşey ahşap 🙂 Kathmandu, ismini Durbar Meydanı’nda bulunan Kasthamandap tapınağından almaktadır. “Kastha” odun/ahşap; “mandap” da ev anlamına gelmektedir. Durbar Meydanı’na geldiğimizde, heryer çok kalabalıktı; heryerde bir tören; heryerde dua edenler.. Biz kenara çekilip elimizde Lonely Planet, burası şurası mıdır acaba derken, bir adam yanımıza yaklaştı ve rehberlik teklif etti. Genelde hiçbir yerde rehber tutmadık ama Durbar Meydan’ınında rehber tutmamızın sonradan çok akıllıca bir hareket olduğuna kanaat getirdik. Sonuçta adam, tapınakların tarihçelerinden ve dini anlamlarından da bahsederek bizi bir saate yakın gezdirdi. Uzun pazarlıklar sonucu bu hizmeti karşılığında 1100 paraya anlaştık.

SAMSUNG CAMERA PICTURESişte rehberimiz..

Durbar Meydanı’nda birbirinden renkli ve ilginç bir sürü yapı ve her birinin ayrı bir hikayesi var (Kamasutra Tapınağı, Dans Tapınağı..) ama bence en ilginci “Kumari Ghar” yani Kumari’nin Evi’ydi. Kumari, Kathmandu’nun yaşayan tanrıçası.. ve Kumari geleneğinin nasıl başladığı birçok efsaneye dayanmakta. En bilinenine göre, her akşam tanrıça Taleju, Nepal’in son Malla kralı “Jayaprakash Malla”, ile bir zar oyunu oynamak için gelmektedir ama bir şartı vardır, görüşmelerinden kimseye bahsetmeyecektir. Fakat bir gün, kralın karısı, kralın saatlerce kiminle görüştüğünü anlamak için onu takip eder ve Taleju’yu görür. Taleju çok sinirlenir; krala, eğer bir daha kendisini görmek ve kendisinden Kathmandu’yu korumasını istiyorsa, Newari (Shakya) ırkından küçük bir kızda aramasını söyler ve kaybolur. Bunun üzerine, o günden bugüne Newari Shakya halkından 3/4 yaşlarında, gözlerinin şeklinden, sesinin tonuna kadar 32 fiziksel özelliği sağlayan kızlar seçiliyor. Dasain festivali zamanında “kara gece” adı verilen, kesilmiş hayvan başlarıyla bir gece geçirdikleri bir teste tabi tutuluyorlar ve hiçbir korku belirtisi göstermeyen kız; Telaju’nun reenkarnasyonu olduğuna inanılıyor. Seçilen Kumari, “Kumari Ghar”a kapatılır, artık sadece bayramlarda dışarı çıkacak, onun dışında yürümeyecek, okula gitmeyecek, sosyalleşmeyecektir.. Ta ki, ilk kez regl olduktan sonra, tanrıça özelliğini kaybettiğine inanılmakta ve ailesinin yanına geri gönderilmektedir ve yeni Kumari arayışları başlar. Bu kızların durumu çok hazin değil mi? Bu kızların sonrasını düşünmemek elde mi.. Eski Kumari’lerden biri “From Goddess to Mortal” diye bir kitap bile yazmış.

kumariKumari Devi

Biz Kathmandu’dayken, Dasain festivali, Kumari’nin halka yüzünü gösterdiği ender günlerden biriydi fakat biz Budist olmadığımız için evine giremedik, sadece avlusunu görebildik.

SAMSUNG CAMERA PICTURESKumari Ghar

Rehberimizden ayrılıp, Durbar Meydanı’nda biraz daha dolanıp, fotoğraf çektikten sonra, Durbar Meydanı’nı yukarıdan seyredebileceğimiz bir yerde oturduk, kahve ile içimizi ısıttık ve törenleri izledik.

SAMSUNG CAMERA PICTURESDurbar Meydanı

ve sıradaki durağımız; Bhaktapur..

Bhaktapur :

Bhaktapur, Thamel’e yaklaşık 40 dk uzaklıkta bir şehir, bu sebeple taksiyle gitmek istemedik ve “Bhaktapur bus park” diye araya soraya yerel minibüsleri bulduk. Yaklaşık 40 dk bir yolculuktan sonra (adam başı 50 para) minibüs, Bhaktapur’a yakın bir yerde indirdi bizi. Kısa bir yürüyüşle, Bhaktapur şehrine vardık da, şehre giriş parası 15$! Yani, ayak bastı parası 15$ vermeniz gerekiyor. Biz, başta vermek istemedik ve Durbar Meydanı’nda yaptığımız model, arka sokaklardan dolanıp acaba şehre girebilir miyiz diye kurnazlık yapmaya çalışırken, bir baktık ki, kapıdaki görevli, kapıyı falan bırakmış,bizi takip etmiş, ellerini kavuşturarak, “Eveeet çocuklar, siz çakalsınız ama biz sizden daha çakalız” der gibi yanımıza gelerek, şehre girmenin paralı olduğunu vurguladı. Biz de, adamın azmini takdir edip, buraya kadar gelmişken, girelim bari dedik ve verdik valla, adam başı 1100 parayı 🙂

SAMSUNG CAMERA PICTURESWelcome to Bhaktapur if you give 15$

Günün geri kalanını, Bhaktapur’un kiremit sokaklarında dolanarak geçirdik. Yüzlerce yıl öncesinde ışınlanmış gibi, tarihin sayfalarında gezer gibi gezdik. Lonely Planet’deki walking tour’u rotasını yapmaya çalışsak da, başaramadık.

SAMSUNG CAMERA PICTURESNyatapola Temple, Bhaktapur

Bhaktapur’da en ilginç yapı, Nepal’deki en yüksek tapınak olduğunu öğrendiğimiz “Nyatapola Temple”. Tapınak, merdivenlerindeki bir üstteki diğerinden 10 kat daha güçlü olduğu söylenen hayvanlar tarafından korunmaktaymış.

SAMSUNG CAMERA PICTURESBhaktapur sokakları..

Bhaktapur sokaklarında dolanmaktan yorulunca, “Peacock Restaurant”da yemek molası verdik fakat maalesef momoları yokmuş 😦 Gökçe, her ne kadar peynirli pizza söylediyse de, ben et/tavuk ya da süt/süt ürünleri içeren birşey söylemeye cesaret edemedim ve evrensel bilinirliği olan patates kızartması ve bira ile öğleyi geçiştirmeye karar verdim ama akşam mutlaka momo yenmeli 🙂 Tatilin başında, hastalanmamak için kaldırdığım kalkanlarımı, tatilin sonuna doğru kademeli olarak indirdim ve son günlerde peynirli sandviçten tut, trende komşularımızın ikram ettiği şeylere kadar nispeten yemek menümü genişlettim 🙂

SAMSUNG CAMERA PICTURESBhaktapur’daki Durbar Meydanı

Bhaktapur’dan dönmeye karar verdiğimizde, hava kararmaya başlamıştı. Otobüslerin bulunduğu yerde, normalde 8e kadar otobüs olduğunu ama bugün bayram sebebiyle otobüslerin 5te bittiğini söylediler. Thamel’e dönmek isteyen bir Nepalli amcayla bir olup, başladık pazarlığa, adam başı 300 paradan aşağıya inmezken; ileride Bhaktapur’a gelirken minibüste tanıştığımız Ürün & Zeynep çiftini gördük ve 5 kişi bu sefer pazarlığa koyulduk ama havanın kararması, yağmurun hızlanmasıyla, çok da şansımızı zorlamadık ve adam başı 250 paraya fit olduk.

Ertesi gün Pokhara’ya gitmeyi planladığımız için, Greenline otobüs firmasının orda indik Thamel’e varınca. Şimdi Pokhara’ya gitmek için 3 tip otobüs seçeneği var: 1) Kathmandu Otobüs Terminal’den kalkan yerel halkın kullandığı otobüsler 2) Thamel’in Kantipath caddesi üzerinden kalkan, rahatlık açısından bir tık daha iyi olan turist otobüsleri 3) Aralarında en iyisi olan ama diğerlerine göre oldukça pahalı Greenline firmasının deluxe otobüsleri ki biz bununla sehayat ettik. Bize de pahalı geldi, hatta ulaşım için en fazla verdiğimiz para bu otobüs içindi ki hakkını vermek lazım, daha sonra bindiğimiz tüm otobüsler rahatlık açısından Greenline’dan çok çok uzaktı.

Greenline otobüs bürosu, “Garden of Dreams”ın tam karşısında yer alıyor, Pokhara’ya otobüs bileti 20$, Chitwan’a 18$. Fiyata öğle yemeği dahil. Full air-conditioned diye yaptıkları reklam, aslında her bir koltuğun tepesinde bulunan vantilatörlerden ibaret 🙂 Biletlerimizi aldıktan sonra “Garden of Dreams”i gezelim dedik ama bayram sebebiyle erken kapanmış, göremedik.

Thamel, bir outdoor kıyafet cenneti. North Face, Millet gibi markaların kaliteli taklitlerini satan onlarca dükkan var. Hatta, “Himayalan Hardwear” dükkanında Prakash ile uzun bir alışverişinde kanka olunca, “söyle bakalım Prakash bu gerçekten Goretex mi?” dedik, o da, North Face gibi onlar da aynı yerden malzeme aldıklarını ama raf ömrü dolmuş ya da dolmak üzere malzemeleri daha ucuza aldıklarını ve Kathmandu’da satılan tüm malzemelerin aynı üretici tarafından dikildiğini anlattı. Gerçekten de Goretex montları incelediğinizde, dikişleri, öncelikle taklit olduğunu belli ediyor. Gökçe’ye de 15$’a çakma North Face yağmurluk aldık ve Pokhara’da yağmurda su geçirdi, gerçi 2 gün hiç durmadan yağan bir yağmurda.. Ucuz outlet mağazaları görünce, biz de kendimizi kaybetmek istedik ama daha yolculuğun başında olduğumuzdan ve aldığımız herşeyi tüm Hindistan’da sırtımızda taşıyacağımızdan sadece ihtiyacımız olan şeyleri aldık. Ben windstopper bir mont, 2 pantalon ve Gökçe de su geçirmez pantalon ile normal bir pantalon aldı. Zaten burda bulabileceğimizi düşünerek gelirken pantalon sayımızı az tutmuştuk. Aldığımız herşeyi de seyahatimizde kullandık doğrusu..

Alışverişimizi tamamladıktan sonra, günü gene nefis momolar için Weizen’de sonlandırdık ve tabi Everest biramızı içerek 🙂 Everest biranın arkasındaki not çok hoşuma gitti : “This special edition of Everest Premium Larger Beer is dedicated to the legendary climber, Mr. Nima Gombu Sherpa who has scaled Mt. Everest 12 times. He comes from a distinguished family of seven brothers who have all climbed Mt. Everest” Bu arada burda biralar 650 mL, coool 🙂

20131015_202205“Everest” bira

Kathmandu’da ilk gün

12/10/2013

Kathmandu’nun uluslararası “Tribhuvan Havalimanı” na indiğimizde güneşli bir hava karşıladı bizi ve ahşaptan yapılmış bu havalimanını görünce, ilk andan itibaren Nepal’e içim ısındı.

Havalimanı’na girer girmez öncelikle bir uçak insanla birlikte vize almak için sıraya girdik. Vize için doldurmanız gereken 2 tane form var. Bir ülkenin vize başvuru formunda geliş sebepleri arasında trekking/alpinism seçeneğinin bulunması ne kadar cool bir şey, öyle değil mi? 🙂

Biz, önce formları doldurup sıraya girdik ki, sonradan sıranın kağnı hızıyla ilerlediğini farkedince, formları alıp sırada doldursak daha akıllıca olurdu dedik çünkü yaklaşık 40 dk falan sırada bekledik. Sıra size geldiğinde, önce birinci görevliye vize ücretini veriyorsunuz ve karşılığında bir makbuz alıyorsunuz, makbuzu ve formları ikinci görevliye veriyorsunuz, o da bakıp yanındaki üçüncü görevliye veriyor, o da pasaportunuza vizenizi yapıştırıyor. 3 adam birlikte bir işi yapacağına, aynı işi aynı anda neden 3 kişi yapmıyor diye merak etmedik değil 🙂

Bu arada vize ve vize ücretleri hakkında bilgi vereyim: Nepal vizesini herhangi bir Nepal sınırında almanız mümkün. 1 fotoğraf ile birlikte doldurulmuş formları ve kalacağınız süreye göre vize ücretini verdikten sonra vizeniz hazır. Vize ücretini Euro, İsviçre Frangı, Pound, Amerikan Doları, Avusturalya Doları, Kanada Doları, Hong Kong Doları, Singapur Doları and Japon yeni olarak ödeyebilirken kredi kartı, Hint veya Nepal rupisi ile ödeyemiyorsunuz. Vize ücreti 15 gün için 25$, 30 gün için 40$ ve 90 gün için 100$. Ben Nepal’de o sıraya girip uğraşmak istemem derseniz, vizenizi gitmeden önce İstanbul’da “Fahri Nepal Konsolosluğu”ndan bir miktar daha fazla para vererek alabilirsiniz. Bakınız : http://www.nepalkonsolosluk.com

20131102_113234Nepal vizesi

Vizemizi aldıktan sonra, havalimanının hemen çıkışındaki Pre-Paid Taxi bürosuna yöneldik. Thamel için 650 para ödeyerek taksiye atladık. Havalimanın dışına çıkar çıkmaz, birçok otelin isimlerini taşıyan bir insan topluluğu ile karşılanıyorsunuz. Eğer kalacağınız otel, onlardan biriyse, ücretsiz otel transferi sağlayabilirsiniz. Ama biz, hem otelden pick up ile ilgili konfirmasyon alamadığımızdan hem de bizim otel de aynı parayı istediğinden taksiyle gittik. Bu arada, Kathmandu Tribhuvan Havalimanı, Thamel bölgesine yaklaşık 14 km uzaklıkta.

Biz, Thamel’de geceliği oda başına 9.65$ olan “Hotel Florid”de kaldık.  Nepal’de kaldığınız her yerde ekstra %10 hizmet bedeli ve %13 otel vergisi ödüyorsunuz, bilginiz olsun. Hotel Florid’de odamız asgari düzeydeki ihtiyaçlarımıza yetecek şekildeydi yani yatak ve orta düzeyde temizlik. Banyo ve tuvaleti aynı katta kalanlarla paylaşıyorduk ama otelimizin yeri süperdi. Hem Thamel’in merkezine çok yakın ama gürültüsünden de az biraz uzak olan Z sokağında.

Swayambhunath (Monkey Temple) :

Otele varır varmaz eşyalarımızı bırakıp kendimizi dışarı attık ve “Swayambhunath” yani “Monkey Temple”a gitmeye karar verdik. Bir Budist tapınağı olan “Swayambhunath”, Unesco Dünya Mirası listesinde yer alıyor, gerçi bu seyahatten sonra anladım ki, eski olan herşey Unesco Dünya Mirası listesinde 🙂

Thamel’den yürüye yürüye 30 dk’da “Monkey Temple”in merdivenlerinin başladığı noktaya geldik. Yürümeyi planlayanlar için yol tarifi : Thamel’den önce “Chhetrapati Chowk” yol ayrımına gelip, sağa dönün. Uzunca varoşların içerisinden geçen bir yol sizi nehre (Vishnumati River) çıkaracak. Nehrin hemen kenarında Indrani tapınağı göze çarpıyor. Köprüyü geçtikten sonra yokuşu çıkıp sora sora merdivenlerin başladığı noktaya geliyorsunuz. Rikşa ile de aynı noktaya gelebilirsiniz. Biz genelde şehirleri yürüyerek keşfetmeyi sevdiğimizden, yürünebilecek mesafeleri hep yürürüz.

Tapınağın merdivenlerini çıkmak 8 saatlik yolculuğun yorgunluğundan sonra bizi zorladıysa da, tepeye vardığımızda tapınağın güzelliği ve Kathmandu manzarası herşeye değiyor. Monkey Temple’a giriş ücreti 200 para. Biz, günbatımında çıktık ve günün bu saatinde ışığın da etkisiyle hem tapınak hem de Kathmandu manzarası çok etkileyiciydi. Gerçi, dönerken de karanlıkta aynı varoşların içinden yarım saat yürümek de ayrı bir heyecan yaşattı bize.

Monkey templeSwayambhunath Stupa, Monkey Temple

Tapınakla ilgili biraz bilgi vereyim : İnanışa göre, Kathmandu vadisi bir zamanlar bir gölmüş ve Swayambhunath, suların arasından birden yükselmiş, bu sebeple “kendiliğinden doğan” anlamına gelen swayambhu adını almış. Swayambhunath Stupa’sının beyaz kubbesi dünyayı, 13 katlı kovanvari yapı da insanın nirvanaya ulaşması için geçmesi gereken 13 basamağı temsil etmektedir. Stupa’nun burnu aslında Nepalce “bir” sayısıdır ve birliği, üçüncü göz de Buddha’nın anlayışını temsil eder. İnsanlar, stupanın etrafında saat yönünde dönerek, mandala yani dua çarklarını çeviriyorlardı.

monkey temple 2Swayambhunath Stupa

Tapınağın adının hakkını verecek kadar bir maymun populasyonu var etrafta. Hatta etraflarında yeteri kadar insan toplanırsa, maymunluk da yapmaya başlıyorlar 🙂

SAM_0114Son kullanma tarihi okuyan maymunlar 🙂

Monkey Temple’dan Thamel’e döndükten sonra, Thamel’de yemek yemek için Weizen Restaurant’ı seçtik. Bahçeli bu restoranın momosu o kadar lezzetliydi ki, ertesi akşam da orda yedik. Momo, büyükçe mantıya benzeyen, ister sebzeli ister etli, ister buharda ister tavada pişmiş yiyebileceğiniz bir Nepal yemeği ve çok lezzetlii.. E tabi, Everest’i ile ünlü bu ülkede Everest markalı birayı da denemesek olmazdı 🙂

20131013_215505Nefis momolar

ve yolculuk başlar..

Temmuz ayında, 2013 Kurban bayramından sonraki hafta izin alırsak, 29 Ekim’i de hesaba katınca, sadece 6 gün izin kullanarak 18 günlük bir tatil yapabileceğimizi farkedince, hemen seyahat planları yapmaya başlamış ve aslında ikimizin de gönlünde uzun zamandır yatan Hindistan’a rotamızı çevirmeye karar vermiştik.

Vize, aşılar, hazırlıklar derken aylardır heyecanla beklediğimiz gün geldi ve 11 Ekim’i 12 Ekim’e bağlayan gece Sabiha Gökçen Havalimanı’ndan Air Arabia ile 01:10’da önce Sharjah’a uçtuk. 4 saatlik bir uçuşla vardımız Sharjah’da bizi koştura koştura Kathmandu uçuşuna yetiştirmeye çalıştılar çünkü iki uçuş arasında sadece bir saat vardı 🙂 Sharjah’dan da 07:20’de Kathmandu’ya muhteşem bir Himalayalar manzarası eşliğinde bir uçuş yaptık. Bulutların üzerine çıkan Himalayaların zirvelerini görmek büyüleyiciydi. Gitmeden, bir blog’da uçağın sol tarafına oturursak, Everest’i görebileceğimizi okumuştuk. Heyecanla gözlerimiz Everest’i aradı ve uçak inişe geçmeden gördüğümüzün Everest olduğuna kanaat getirdik, öyle miydi bilemiyorum 🙂 ama ben de Kathmandu’ya uçacaklara uçağın sol tarafında oturmalarını tavsiye ediyorum.

Biz yetiştik de bagajlarımız yetişebilmiştir diye düşünmedik değil aktarmada ama Kathmandu’da valizlerimize kavuştuk. Bu arada Air Arabia’da uçak kalkmadan pilotun “Şimdi kalkış dua’sı yapıyoruz” diyerekten dua okunması oldukça enterasandı.

Sabiha Göçen Havalimanı’nda bekleyiş..

vee 4 saatlik bir uçuşla Nepal saatiyle 13:00’de Kathmandu’ya indik ve yolculuğumuz başladı..