Pokhara sevgilim, yine geleceğim..

14/10/2013

Pokhara ile başka bir zamanda tanışmış olsaydık, kendisine ilk görüşte aşık olabilir; kendisinden ayrılamaz, belki de tüm seyahat boyunca aklım Pokhara’da kalabilirdi. Annapurna manzarasını görebilmiş, güneşli bir günde gölde kürek çekebilmiş, yürüyüşlere çıkabilmiş, burda hele de bir de uçabilmiş olsaydım, sonsuza kadar günlerimi burada geçirmek isteyebilirdim. . Fakat ne mi oldu? Buyrun burdan başlayalım..

Bu sabah Kathmandu’da yağmurlu bir güne uyandık. Pokhara’ya gidecek olan otobüsümüzü yakalamak için erkenden kalktık, hazırlandık ve bu sefer kaybolmayarak Greenline otobüsleri kalkış noktasına geldik. Otobüsün kalkmasına yarım saatten fazla zaman olmasına rağmen herkes gelmiş, bagaj için olduğunu sonradan anladığımız bir sıraya girmişlerdi bile.. Biz de hemen sıraya girip, bagaj kuponlarımızı alıp, çantalarımızı teslim ettik. Farelerin cirit attığı bu ofisin, Kathmandu-Pokhara arası çalışan en lüks otobüs firmasına ait olduğuna inanmak zor.. Koltuk numaraları yazmadığı için, nereye oturacağımızı girişe astıkları bir haritadan !? bakarak yerimize geçtik ve işte 8 saat sürmesi beklenen yolculuğumuz başladı. Not : Otobüsün sağ tarafında oturulması tavsiye edilir, çünkü bütün güzel manzara orda kalıyor.

İki aracın yanyana zor geçtiği bir yoldan, önce dağlardan vadiye inerek, sonra nehri takip edip vadi içinde ilerleyerek, çok güzel manzaralı fakat beşik gibi bir o yana bir bu yana savrularak, zaman zaman karşımızdan gelen araçlara teğet geçerek geçti yolculuğumuz. Tam 7bck’ta hareket eden otobüsümüz, önce 9 bck gibi 15 dk’lık bir mola verdi, daha sonra da 11 gibi yarım saatlik bir yemek molası. Gayet fiyakalı bir resortta verilen yemek kabaca sebzeli noodle, pilav, mercimek çorbası olduğunu düşündüğüm birşey ve kızarmış tavuktan ibaret. Ben, gene kendimi güvenli tarafta tutmaya çalıştığımdan, sebzeli noodle ve pilav ile menümü sınırlı tutarken, Gökçe ne var ne yok hepsini götürdü:) Pilav da noodle da tatsız, tuzsuz ve yağsız ama asgari enerji ihtiyacı için gereken karbonhidratı sağlasın yeter. Yemeğin ardından, muhteşem nehir ve dağ manzarasına karşı kahve içebilmek de pillerimi şarj etmemi sağladı.

SAMSUNG CAMERA PICTURESişte öğle yemeği manzaramız..

ve otobüsümüz, tam beklediğimiz gibi 2 bckta Pokhara’ya vardı. İner inmez etrafımıza üşüşen taksici ve otelcilerden biraz uzaklaşıp, bir durum değerlendirmesi yapabilmek için bir saçağın altına diğer turistlerle birlikte sığıştık. Kutsal kitap Lonely Planet’da Tourist Bus Park’tan Lakeside’a taksilerin 150 paraya götürdüğünü yazmasını baz alarak taksicilerle pazarlığa başladık fakat çakallar yağmurdan sebep fiyatları uçurmuşlar. 4 km’lik yol için adam başı 500 para istiyorlar yani yaklaşık 5$. Biz, pazarlık etmeye çalışınca da ukala ukala “Bu yağmurda yürü istersen” diye söyleniyorlardı. Duruma fena halde uyuz oldum, yürürüm ama vermem o parayı moduna geldim. Bizim oteli aradım gelip bizi alsınlar diye ama bugün bayram olduğu için soförlerine izin vermişler; telefondaki kız sakın 300 paradan fazla vermeyin diye tembihleyerek kapattı. Ortamda taksicileri yönlendiren adamdan uzaklaşıp, otogara yaklaşan ilk taksiciyi yalnız yakalayarak adam başı 250 parada anlaştık.

SAMSUNG CAMERA PICTURESPhewa gölü ve rengarenk kayıklar

Otelimiz,fiyat/performans değerlendirmesine göre mükemmel sayılabilir. Göl kıyısında, aydınlık, tertemiz bir banyoya sahip (hem de odanın içinde) ve dağ manzaralı (güya çünkü hava hep kapalı olduğu için o dağ manzarasını hiç göremedik) ve hem de geceliği kişi başı 9.5$. Odaya adım atar atmaz kendimizi duşa atıp, temizlenip, paklandık. Su, maalesef sıcak değildi ama buz gibi de değildi, idare ettik. Sonra, soluğu dışarda aldık. Önceleri, kabul edilebilir bir seviyede yağan yağmurda göl kenarında gezindik, ana caddesini baştan başa yürüdük, fotoğraf çektik derken yağmur giderek artan bir şekilde, ertesi günde de hiç durmadan deli gibi yağmaya devam etti. Bileydik, geldiğimiz gibi uzaklaşabilirdik burdan, fakat Annapurna manzarasını görme ihtimali bile bizi tuttu burda, lakin ertesi gün donumuza kadar ıslanarak ve ıslanan hiçbirşeyimizi kurutamadan geçti.

SAMSUNG CAMERA PICTURESPhewa gölü

Akşam, “Bella Napoli” restoranda pizza yedik. Yemeğimizi beklerken, arka fonda çalmaya başlayan Tarkan ile kulaklarımıza inanamadık. Nasıl ya !? Nepal’de, bir İtalyan restoranında Tarkan dinliyoruz 🙂 Tarkan’ın üç şarkısından sonra, Sezen Aksu ile devam ettiler 🙂

15/10/2013

Annapurna’yı gördüğüm rüyamdan uyandığımda maalesef yağmur olanca hızıyla devam ediyordu. Fakat yağmur yağıyor diye bütün günü otelde geçirecek halimiz yoktu ya.. Önce, göl kenarında yürüdükten sonra kahvaltı için “Moondance Restaurant”a oturduk, krep süperdi ! Kahvaltı edip gelene kadar sırıksıklam olmuştuk bile.. Üstümüzü değiştirmek için otele döndüğümüzde ise bizi kötü bir sürpriz bekliyordu..

Pokhara’dan Sunuali’ye gece otobüsüyle gitmeyi düşündüğümüzden, otelimizde sadece bir gecelik rezervasyon yaptırmıştık fakat yağmur sebebiyle hem otobüs yoktu hem de olsa bile uçurumun kenarından gittiği için pek önermediler. Biz de otelimize biz bir gece daha kalacağız dedik, onlar da tamam dedi. Ama tamam değilmiş. Kahvaltı edip otelimize döndükten sonra, başka bir otel görevlisi ne zaman check-out yapacağımızı sordu. Biz de “nasıl yani!?” dedik. Durumu anlattıysak da, adam üzülerek bu gece için boş odaları olmadığını söyledi ve bize en fazla başka bir otel önerdi. Haydaaa.. 10 dk içerisinde hazırlanıp, nedense biz taşınırken hızlanan yağmurda bir kez daha sırılsıklam olarak, önerdikleri “Hotel Trekkers”a vardık. Kahvaltı hariç adam başı 10$’a anlaştık, zaten bu yağmurda kapı kapı dolaşıp otel arayamayacağımıza göre çaresiz kabul ettik. Oda, aydınlık değildi, rutubet kokuyordu ve tertemiz otelimizden aynı parayı ödediğimiz bu otele geçmek biraz moralimizi bozduysa da yapacak birşey yoktu. “Hotel Trekkers Inn”i çok sevmiştik ama çok kızdım, bizi resmen ortada bıraktılar. Gerçi, Pokhara’ya yine gitsem, yine orda kalmayı tercih edebilirim. Hem lokasyonu çok güzel hem de tertemiz.

Karanlık ve rutubetli bu odada zaman geçirmek istemediğimizden, gene üstümüzü değiştirip, wifi olan bir cafede oturup hem bira patates yaparak keyfimizi yerine getirdik hem de yarın muhtemelen gecenin bir köründe varacağımız Varanasi’de kalacağımız yeri ayarladık. Adamları da arayarak gece 12 gibi geleceğimizi söyledik.

Kesintisiz yağan yağmurda maalesef hiçbir aktivite yapamadık. Ne “World Peace Pagoda”yı, ne “Devil’s Fall”u, ne de mağaraları görebildik. Bari, kayıkla gölün ortasındaki Barahi tapınağına gidelim dedik. Tabelada, kocaman “Barahi tapınağına gidiş geliş 50 para” yazmasına rağmen bizden 100 para istediler. Her durumda bir turist kazıklamaya çalışmacılık, tatil boyunca bizi psikolojik olarak baya yordu. Ama orda 50 para yazıyor dediysek de, çaresiz adam başı 100 parayı verdik ve alt tarafı 5 dk kürek çekerek tapınağa vardık, tapınakta kayda değer birşey yoktu ama en azından gölde gezinmiş olduk. Ben artık, su geçirmiş Goretex Merrell’larımı attım bir kenara, sandaletlerle gezmeye başladım yoksa çorap stoğum da hızlıca tükenecekti.

SAMSUNG CAMERA PICTURESyağmurda ıslanırken..

Ertesi gün için Sunuali otobüsüne de bilet aldıktan sonra, Pokhara’daki son akşamımızı, Everest biralarımızı yudumluyarak geçirdik.

Herşeye rağmen Pokhara, o göl manzarası, rengarenk kayıkları, huzurlu görüntüsü ile beni kalbimden vurdu bile.  Eğer bir de Annapurna yüzünü gösterseydi, trekking, kanyoning bir aktivite yapabilseydik, Pokhara’dan ayrılmak benim için çok zor olacaktı. Gene bile, kalbimi burda bırakarak, yeniden bir gün gelebilme umudunu içimde taşıyarak ayrılıyorum. Pokhara sevgilim, bekle beni, yine geleceğim..

SAMSUNG CAMERA PICTURESuçamadım ama..