13/10/2014
Port Elizabeth’de güneşli bir güne gözlerimizi açtık. Sabah, South African Airways’in Johannesburg’daki ofisini arayıp, bagajlarımızın 10 uçağı ile geleceğini öğrenince, bir gün önce yaşadıklarımızı çoktan unutmuştuk bile. Hele bir de Port Elizabeth bizi muhteşem okyanus manzarası ile karşılayınca deymeyin keyfimize..
Bu manzarayı uzaktan görünce koşa koşa gittik okyanusun kenarına, hemen ayaklarımızı soktuk çocuklar gibi.. Acayip soğuktu. Deniz buldu mu mutlaka giren ben bile iki kere düşündüm hani. Manzaranın, okyanusun, dalgaların sesinin tadını çıkardık, huzurlandık..
Yolculuğumuza Port Elizabeth’den başlama nedenimiz, ünlü Garden Route rotasını yapmak. Garden Route, Cape Town’dan başlayıp Durban’a kadar devam eden, yer yer muhteşem sahillerden yer yer üzüm bağlarından geçen, güzelliği karşısında ağlayasınız gelen muhteşem bir rota. Her bir durağinda yok dalga sörfüdür, kite sörftür, bungee jumpingtir, dalıştır bir ekstrem aktivite cenneti olan bir wonderland 🙂
Biz ise Garden Route’a Port Elizabeth’den başlıyoruz..
Eğer vaktiniz varsa, bu muhteşem coğrafyada gezebilmek için çok keyifli bir yol Baz Bus (www.bazbus.com). Bir bilet alıyorsunuz ve Garden Route boyunca, Baz Bus’a üye olan istediğiniz hostelin kapısında istediğiniz zaman inebiliyorsunuz, istediğiniz zaman tekrar binebiliyorsunuz. Biz de Baz Bus’a niyetlenmiştik fakat daha sonra araba kiralamanın daha ucuza geldiğini farkedince araba kiralama olayına giriştik. Ekonomik olmasının yanısıra bize zaman ve esneklik kazandırdı. Ama bilgi vermek gerekirse; Baz Bus ile Port Elizabeth’den Cape Town’a tek yön 940 ZAR’dı.
Maceramıza kaldığımız yerden devam edersek, Port Elizabeth’de bu muhteşem okyanus manzarasına karşın kumsalda uzun uzun yattık.. Güney Afrika’nın bu gizli cennetinde bir an için; işimi, gücümü, İstanbul’daki hayatıma dair herşeyi unuttum ve bu çok iyi geldi 😉
Artık bagajlarımıza kavuşma vakti.. Taksiyle havalimanına gidiyoruz, Avis’ten araç kiralıyoruz ve sonunda çantalarımızla buluşuyoruz. Bu arada Güney Afrika’da araba kiralamak çok uyguna geldi, ters yönden giden trafiği de kısa sürede alıştık diyebilirim.
Biraz gecikmeli de olsa, haydi yolculuk başlasın! İlk durağımız Jeffrey’s Bay..
Port Elizabeth’e 1 saat uzaklıkta olan J-Bay, Güney Afrika’nın bir dalga sörfü cenneti. İsterseniz eğitimde alabilirsiniz, J-Bay’de 2 saatlik dalga sörfü eğitimi 20 dolar. Ama su çok ama çok soğuktu, biz pas geçtik. Sörf dışında çok da başka bir aktivite yok aslında. Biraz sörfçüleri izleyip, öğle yemeği yedikten sonra yolumuza devam ediyoruz. Sıradaki durağımız Storm’s River.. 😉
Storm’s River’a yaklaştığımızda hava kararmak üzereydi. Gece konaklamak için Lonely Planet’den bulduğumuz Dijembe Backpackers’ı (www.dijembebackpackers.com) seçtik. Dijembe Backpackers, karı koca iki hippi tarafından işletilen çok sevimli bir yer. Storm’s River’da kaldığımız bu hostelde her an odanıza bir keçi dalıp cipsinize göz dikebilir ya da kapıdan çıkınca bir atla karşılaşabilirsiniz !? Ağaçtan ranzalarda uyuduğunuz, terasta jakuzi keyfi yapabileceğiniz çok doğal ve keyifli bir yer burası. Akşam kendimize güzel bir makarna yaptık, sıcak bir duştan sonra ertesi günün planlamasını ve kalacağımız hosteli ayarladım. Yarın bizi çoook heyecanlı bir gün bekliyor, çünkü dünyanın en yüksek (216 m) bungee jumping yapilan köprüsünden atlayis yapacağız ! 🙂